Sözlükte “yükselme; yükseltme” anlamlarındaki nebr kökünden türeyen minber kelimesi “kademe kademe yükselerek çıkılan yer” demektir.Genelde camilerde hatibin hutbe okurken daha iyi görülmek ve sesini daha iyi duyurmak üzere çıktığı basamaklı mimari unsuru, bazen de kürsüyü, ifade eder. Hassân b. Sâbit’in müşrikleri hicvetmesi için Mescid-i Nebevî’de geçici olarak kurulan kürsüye minber deniliyordu (Müsned, VI, 72; Ebû Dâvûd, “Edeb”, 87). Hz. Peygamber, cennet ehlinin oturacağı nurdan (Müsned, V, 236, 237, 239; Tirmizî, “Zühd”, 53) ve altın ile gümüşten yapılıp inci ve kıymetli taşlarla süslenmiş (İbn Mâce, “Zühd”, 39; Tirmizî, “Ṣıfatü’l-cenne”, 15) minberlerden söz eder ki kelime burada “taht” veya “koltuk” anlamındadır. Rivayete göre ilk defa minber kullanan kişi Hz. İbrâhim’dir (Fâkihî, III, 209; Taberânî, XX, 167). Eski Ahid’de Ezra’nın, Mûsâ’nın şeriat kitabını bu iş için yapılan ahşap bir minberin üzerinde okuduğu kaydedilmektedir (Nehemya, 8/4). Günümüz sinagoglarında bulunan kürsülere Grekçe bemadan gelen bimah ve el-minberden almemar adları verilmektedir (EJd., IV, 1002).